4 Şubat 2012 Cumartesi

DOĞUMGÜNÜNÜ KUTLASAM MI ?

Facebook kurulalı tam 7 yıl oldu bugün. Doğum gününü kutladınız mı? Facebookun babası Marc Zuckerberg. Hayatımıza iyi bir şey mi soktu bu tartışılır.
Ülkemizde facebook 2007 de yaygınlaştı. Seneler önce bir bakıyım nasılmış diye girdim ve hala çıkamadığımız mekan.En azından benim için öyle.Bazen dondurmak istiyorum en fazla dayanabildiğim 3 gün oluyor.O kadar bağlamış kendine beni.


Facebook kurucusu Mark’ın hakkında çok bilgi edinebiliriz.Dünyanın zenginlerinden kendisi. Hem yazılım hem de psikoloji mezunu. Harmanladığı sistemden psikoloji mezunu olduğu belli değil mi?
Mark’ın NTV belgesel kuşağında “kapalı kapılar ardında” adlı  belgeselini izledim.Marc şunları aktarıyordu : “Önceden bir şeyleri paylaşacak podyum yoktu.Facebook sayesinde sosyal ağların birbiriyle bağlanmasıyla dünya açık sisteme dönüşüyor.Kişiler kim olduğunu gösteriyor.Ortalama bir insanın bile 130 arkadaşı var.Buraya dikkat : ! Ben insanların facebookta çok zaman geçirmelerini istemiyorm,değerli zamanlar geçirmelerini istiyorum.Hergün girsinler !“(Neden dikkat dediğimi anladınız sanırım.)

Katıldığım yerlerde var. Kim olduğumuzu daha tanımlanabilir kılıyoruz.Beğendiğim filmlerle,müziklerle,kitaplarla…Hatta şunu söyleyebilirim akrabalık ilişkileri.Bizim akrabalar uzak yerde oturuyor.Gözden uzak gönülden de ırak oluyor.Bu söz günümüz akrabalıklarında geçerli,inkar etmeyelim.Bayramdan bayrama gördüğüm akrabamı facebookta tanıdım.Bunu nasıl yaptım , sohbet ederek,paylaştığı resimlerle, sözlerle,beğenileriyle. He unutmadan merak unsurunu atlamayayım.
Facebookla internette ortaya çıkan kişilikler olduk. Paylaşmak için yaşar olduk sanki! Bütün sosyal medya “sen yeter ki paylaş” diyor. Gelecek ‘yorum’ ve ‘beğendi’ sayıları, bir şeyin kendisini yaşamaktan daha değerli olabilir mi? İnsan kimin ne yaptığından bu denli haberdar olunca, kendini kötü hissettiği de olabiliyor zaman zaman. “Yahu herkes bir yerlerde, bir de benim şu halime bak! Nasıl hayat bu?”İnkar etmeyeyim bazen diyorum bunu. Bu konu çok uzar sizi Erdil Yaşaroğlu’nun sözü ile  başbaşa bırakıyorum.

Gerçekten nasıl oluyor da mesela;
Msn’de görüntülü konuşmak ‘görüşmenin’,
Sms atmak ‘ilgi göstermenin’,
Twitter veya Friendfeed’te yazmak ‘paylaşmanın’,
Facebook’ta olmak da ‘var olmanın’ yeni adları oluyor?

Unutamadan sosyal medyaya çok takılıp hele de facebooka hangisi gerçek ‘ben’ diye  karıştırmaya başlamayın.

2 yorum:

  1. Aynı iskelenin üzerinde çekilmiş onlarca tatil fotoğrafıyla düşman çatlatanlar...
    Duvar yazıları yoluyla cilveleşenler...
    Sevdiği müziği başkaları da dinleyince yalnızlık duygusunun bir parça olsun dindiğini hissedenler... Ancak ebesini bulunca eski tanıdıklarını arama faaliyetine son vermeyi akıl edebilenler...Zuckerberg insanlara sürekli "daha fazla göster, daha fazla itiraf et, kendin hakkında daha fazla bilgi ver" diyor. / HAŞMET BABAOĞLU

    YanıtlaSil
  2. Facebook kullanmadım ve kullanmayacağım...o kadar huzurlu ve mutluyum ki...eşim de aynı şekilde :) iy ki o dünyada değiliz...kafamız rahat :)

    YanıtlaSil